1 Ağustos 2008 Cuma

27. YAŞIMA BİR GÜN KALA!

30'a üç kala 25'i iki geçe...

2003 Baharından Beni anlatan bir yazı... 25'e üç kaladan 20'yi iki geçeden...


Hayatimin en guzel anilari cocukluguma rastlar benim ki hala cocuk oldugumu dusunursek...
Gerci yasimdan daha erken olgunlastigim soylense de, bakmak durumunda kaldigim kucuk kiz kardesimi hic kiskanmadim dersem yalan olur. Ben dokuz yasimdayken geliyor aramiza. Kivircik, sari sacli, uzum gozlu kardesim, Irem. Yil 1991. Gece karanliginda bile parlayan gozler bir tek ona aittir. Annem iki kopya getirdim dunyaya derdi hep. Bebeklikleri tipa tip benzeyen iki kiz kardesiz biz. Annemler ben dogdugumda yere goge koyamamislar bu sarisin bebegi. Tam bir agustos bebegi, isil isil. Ne de olsa ailenin ilk torunu. Uslu,sevimli bir bebek. Yemek yemek ve uykuyu o zamanlardan beri cok severim.
Dort aylikken biberonla tanismisim. Kumla’da yazliktaymisiz. Biberondaki mamayi sonuna kadar bitirdikten sonra uyumusum ama oyle uyumusum ki oldum sanmislar. Olmeyip sadece uyudugumu sitenin doktoru soylemis onlara. Zaten beni muayene ederken uyanmisim.
O zamanlar Konya’dayiz, annem ve babam bankaci. Tahmin edersiniz ki kendi kendini idare etmek zorunda olan cocuklardandim. Bir de Irem katilinca ailemize rengarenk oluverdi hayat. E bu hayatin zorluklari da yok degildi elbette. En azindan aglayan Irem’i susturmak icin Ona yemek yapmak zorunda kalirdim. Yemek de tarhana corbasi. Zaten bir bebek baska ne yiyebilir ki. Fakat Irem o gunlerde ona pisirdiklerimden olsa gerek, hala nefret eder tarhana corbasindan. Yine de su gunlerde yemek yapmaya olan duskunlugumu Irem’e borcluyum herhalde.
Benim hicbir zaman tek duze bir hayatim olmadi. En azindan yerlesik bir hayatim. Bankaci bir aileden ne beklerdiniz. Ben olsam tayin beklerdim. Konya’da baslayan bebekligim, Izmit’te ki cocukluguma buyuyerek gecti. Ilk genclik yillarimi Balikesir ve ilk goz agrim Konya aralarinda paylastilar. Sozum ona olgunlasma devri dedikleri universite cagi da geliyor catiyor artik. Kaslarini mi bilmem. Ama arada biyik altindan guldugunu de hatirlarim. Bir de ay yuzlu annecigim beni gonderirken bu kadar uzulmeseydi, gonlum daha ferah gelirdim Istanbul’a. Gerci ne dagi tasi altindi bu sehrin ne de yuregim pir pir ediyordu ilk geldigimde. Zaten boyle beklentilerim de yoktu sik sik bu bogaz kentine aile ziyaretlerinde bulundugumuzdan, buraya yabanci olmayan sansli ogrencilerdendim. Ustelik bilgisayar muhendisi olacaktim. Hem de Bahcesehir Universitesi’nde. Meslektaslarim mantikli ve analitik degerlendirme beklerdi ne de olsa benden. Fakat onlara ihanet ettigim duygusalliklarimdan da kopamam ben. Mesela Esenkent’te yalniz yasadigim evim ve penceremin onunde duran sarmasiga bagliligim.
Bazen dusunuyorum da bu ikisiyle yerlesik bir hayata gecebilirim belki. Gelecek ne getirir bilinmez ama, meslegim olan muhendislik ve icimdeki insanlarla iletisim kipirtisini kariyer cizgimde paralel yurutmek istiyorum.

Hiç yorum yok: