21 Ocak 2010 Perşembe

Kişiye Özel Pazarlamaya Çok iyi Bir Örnek!

Geçen hafta işimden eve dönerken Üsküdar meydanda bulunan Üçler Marketten bir alış-veriş yaptım.

Alışverişi yaparken arbasız olduğumu unuttuğum için de kasada kendime çok kızdım. Alış verişimi taşıyacağım kadardan fazla yaparak abartmıştım. Tam taksiye kadar nasıl götürsem bu torbaları diye düşünürken poşetleri doldurmama yardım eden market güvenlik görevlisi bana "servisimiz var aracınız yok ise sizi götürsün" dedi.

Bu teklif gerçekten çok hoşuma gitmişti. Ne olduğunu anlayamadan yanımda biten servis şöförü poşetleri yüklendiği gibi servise götürdü.

Beklediğim servis bildiğimiz market servislerinden biriydi. 8-10 kişilik minibüs tipi bir araç olmalıydı. Fakat karşılaştığım manzara beni çok şaşırttı. Bu servis normal bir binek araçtı. Ve ben serviste tek başımaydım. MArket logolarıyla brand edilmiş bu araç nasıl olurda bir market servisi olabilirdi? Şöför nereye gitmek istediğimi sorduğunda dahada şaşırdım.

Evimin önüne gelipte şöförün torbaları evin kapısına çıkartmasına kadar geçen süreçte şaşkınlığım bir hayli arttı.

Sonunda öğrendiğim şey ise Üçler Marketin belli bir sınırı aşan (75 TL) müşterilerine aynı taxi hizmeti gibi bir servis hizmeti vermesiydi.

Şu an ne Migros ne Carefour ne Tansaş benim gönlümün market markası Üçler.

Gerçekten kişiye özel pazarlamaya çok iyi bir örnek.

Tebrikler Üçler Market!

OMO beni şaşırttı!!!

Yılbaşına bir-iki gün kala aldığım 6 kiloluk renkli çamaşırlar için olan Omomatik deterjanımı açtığımda içinde siyah yabancı maddeler dikkatimi çekti. Ne olduklarını anlamaya çalışırken, eşime de bu yabancı maddeleri gösterdim.

Sonuç olarak demir tozu artığı veya toprak kalıntısı gibi bir madde olduğuna kanat getirdik.

OMO markasının web sitesinden müşteri danışma bölümüne girerek kendilerine konu hakkında mesaj gönderdim. Yaklaşık iki gün sonra bana telefonla dönerek konunun kendileri için önemli olduğunu deterjanı kullanmamam gerektiğini ve deterjanı iki gün içinde benden aldıracaklarını söylediler.

Gerçekten iki gün sonra yeni bir deterjan göndererek bendeki deterjanı teslim aldılar.

Bana gelen yeni deterjanın içinde ki isme özel bir mektupta, deterjenın inceleneceği ve dermotolojik sonucun bana bildireceği yazıyordu. Gerçekten insan sağlığına verdikleri önem için OMO markasını kutluyorum.

Dermotolojik inceleme sonucunu da merakla bekliyorum.

Sonucu paylaşacağımdan emin olabilirsiniz:)

12 Ocak 2010 Salı

İstemeyi Bilmek!!!

Steve Goodier "Bir Dakika Hayatınızı Değiştirebilir" adlı kitaptan alıntıdır

Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim.

Tanrı, "Hayır. Gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, senin
bırakabileceğin bir şeydir." dedi.

Tanrıdan sakat çocuğumu iyileştirmesini istedim.

Tanrı, "Hayır. Onun ruhu sağlam, vücut o kadar önemli değil, o geçici bir
şeydir." dedi.

Tanrıdan bana sabır vermesini istedim.

Tanrı, "Hayır. Sabır büyük acılar çekilerek öğrenilebilecek bir şeydir. Sabır
verilmez, hak edilir." dedi.

Tanrıdan beni mutlu etmesini istedim.

Tanrı, "Hayır. Ben sadece nimetlerimi sunarım, mutlu olmak sana bağlı." dedi.

Tanrıdan beni çektiğim acılardan kurtarmasını istedim.

Tanrı, "Hayır. Çektiğin acılar günlük kaygılarının önemsizliğini anlamanı,
onlardan uzaklaşmanı ve bana daha çok yaklaşmanı sağlar." dedi.

Tanrıdan ruhumu olgunlaştırması nı istedim.

Tanrı, "Hayır. Kendi kendine olgunlaşmalısın, ama meyvelerini alman için
yardım edeceğimden emin olabilirsin." dedi.

Tanrıdan hayatı sevmemi sağlayacak her şeyi istedim.

Tanrı, "Hayır. Ben sana hayatı vereceğim, böylece hayata dair her şeye sahip
olabilirsin." dedi.

Tanrıdan, tanrıya duyduğum sevgiyi, başkalarına da duyabilmeyi istedim.

Tanrı şöyle dedi: "Ohhh! Nihayet doğru bir şey istedin. "Ruhu olgunlaşmamış
bir kul tanrıya hep "ver bana..." ile biten dualar eder, olgunlaşmış bir ruh
ise "vermemi sağla..." diye bitirir dualarını...